15 Temmuz 2012 Pazar

Şu Yaşadığımız An

Şimdi, şu an yaşadığınız zamandır.
Şimdiyi yaşamak, neredeyseniz orada olmaktır. Peki şu anda neler düşünüyorsun? Kitaba mı odaklanıyorsun? Yoksa bununla birlikte geçmişteki bir şeyin pişmanlığını ve üzüntüsünü mü yaşıyorsun? Belki bu sabah arkadaşının sana gülümsemesiyle ne demek istediği konusuna takılı kaldın. Belki de geçen hafta utandığın bir olayın görüntüleri hala zihninizden geçip duruyordur. Ya da gelecekte olmasından korktuğun bir şey sana endişe veriyordur. Belki de yarınki iş görüşmesi ya da iş toplantısı için endişeleniyorsun. Hem şimdi de, hem geçmişte ya da gelecekte aynı anda bulunamazsın. Sahip olduğun ve bir şeyleri değiştirebileceğin tek zaman şimdidir.
Geçmişte olmuş ya da gelecekte olabileceklerin verebileceği zarardan çok daha fazlasını, bunları tekrar tekrar içimizde yaşayarak kendi kendimize veririz. Bir kez yaşadığımız ya da yaşayabileceğimiz bir olayı yüzlerce kez zihnimizde döndürür dururuz.
Geçmişin, bugün senin üzerinde gerçekte hiçbir gücü yok. Geçmiş yok artık. Canını fiziksel olarak acıtamaz. Dün karşında olan ya da şu an yanında olmayan birisi şimdi sana yumruk atamaz.
Şimdi kitabı okurken, aynı anda geçmişte yapmamış olmayı dilediğiniz birtakım şeyleri tekrar yaşıyorsanız, kendinizi okuduğunuz kitaba tamamıyla veremezsiniz. Kitaptan alabileceklerinizden kendinizi mahrum edersiniz. Şimdiyi yaşamazsanız, hayattan alabileceklerinizden kendinizi mahrum edersiniz.
Hepimizin istemediği şeyler olmuştur hayatında. Hepimizin geçmişinde hayal kırıklıkları var. Birçok şey beklediğimiz gibi gelişmedi. Pişmanlık duyacağımız şeyler yaptık. Ama geçmişi değiştiremeyiz, geri getiremeyiz. Geçmişi düşünmeye daldığınızda 'keşkeler' ve 'eğerler' a-rasında sonu olmayan bir yolculuğa çıkarsınız. Geçmişte olanları telafi edebilmenin bir yolu varsa, o da gereken dersleri alıp yolumuza devam etmektir.
Lisede öğretmen olan Ailen Saunders bir gün laboratuvara bir şişe süt ile gelir. Masasının tam köşesine herkesin görebileceği yere koyar. Öğrenciler süte bakıp dersle ne tür bir ilgisi olabileceğini merak eder. Birden bire Saunders eliyle hızla iterek, süt dolu şişeyi lavobaya düşürüp şişeyi parçalar ve arkasından bağırır; 'Dökülen sütün arkasından ağlamayın!'.
Bütün öğrencileri, geriye kalanları görmeleri için lavobaya baktırır ve şunları söyler; 'İyi bakın, çünkü bu dersi hayatınızın sonuna kadar hatırlamanızı istiyorum. O süt gitti. Lavabodan aşağı gittiğini görüyorsunuz. Dünyadaki hiçbir yaygara ve telaş bir damlasını bile geri getirmeyecek. Biraz dikkat ve düşünceyle kurtarılabilirdi. Ama artık çok geç. Yapabileceğimiz tek şey unutup, bir sonraki deneye geçmektir.'
Ne kadar adil olmasa da, kızgın da olsan, pişman da olsan, utanıyor da olsan, olumsuzluklar seni alt etmek istese de, birlikte olduğun kişi seni terk edip gitse de, hayatına devam etmelisin. Bir şeyi kaybettiğin zaman elbette kendini kötü hissedeceksin, canın yanacak. Ne olursa olsun, güçlü olup üzülmemen gerektiğini söylemek istemiyorum. İşini kaybettiğinde ya da birlikteliğin sona erdiğinde üzüleceksin, dünyan kararacak ve kendini umutsuz hissettiğin anlar olacak. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Ama bir noktadan sonra hayatına devam etmeye karar vermelisin. Kendine acımayı bırakmalısın.
İyi şeylerin seni beklediğine inanmalısın. Olumsuz duyguların seni olduğun yerde tutmasına izin verme. Hayat bir kapıyı, başka ve daha büyük bir kapıyı açmadan kapatmaz. Sürekli olarak, 'neler yapabilirdim, hangi okula girebilirdim, şöyle olsaydı, ilişkim devam ediyor olsaydı, şu yatırımı yapabilseydim, bu kadar zaman kaybetmesey-dim.' diyerek vazgeçme. Dünün üzüntülerinin yarının umutlarını yok etmesine izin verme. Dün gitti, yarın gelmeyebilir. Geçmişin gitmesine izin verirsen, bugünü inançla ve beklentiyle yaşarsan, çok farklı yollar karşına çıkacak. Ama bunları karşılaman için devam etmen gerekiyor. Bugünü yaşaman gerekiyor. Birkaç hayal kırıklığının geleceğini yok etmesine izin verme.
Hepimiz hata yapmaya devam edeceğiz. Hepimiz insanız, hiçbirimiz mükemmel değiliz. Kendimizi affetmeyi öğrenmeliyiz. Her şeyi düzeltemeyiz. Telafi edilemeyecek bir şeyi telafi etmeye çalışmayın. Silkinip kendinize gelin ve yolunuza devam edin.
Belki de ilişkinize her şeyinizi verdiniz, fedakarlık yaptınız, zamanınızı verdiniz, paranızı verdiniz, kendinizi adadınız, ama yürümedi ve onca zamanı boş yere harcadığınızı hissediyorsunuz. Bunun daha fazla hayatınızı alt üst etmesine izin vermeyin. Yaşamınıza devam edin. Hayatın sizin için başka bir planı var. O yeni başlangıca doğru gitmelisiniz.
Girmeniz gereken yol karşınıza çıkacak. Bazen işlerin neden yürümemiş olduğunu anlayamıyoruz. Anlamasak da güvenmemiz gerekir. Hayat gereğini yapacak, bize doğru yolu gösterecek. Devam ederseniz, bu yolu bulabilirsiniz. Belki de planınıza fazlasıyla zaman, enerji ve para harcadınız ve kapının size kapandığını görüyorsunuz. Bunu geride bırakıp, sizin için daha iyi bir planın olduğuna güvenerek devam etmelisiniz. O anı, o günü en iyi şekilde değerlendirmelisiniz.
Her güne yeni bir başlangıç yapın. Geçmişte sıkışıp tutsak kalmayı reddedin. Geçmişinizin geleceğinizi mahvetmesine izin vermeyin. Hatalar yaptığınızda kendinizi affedin. Böylece yaşadıklarınızı arkanızda bırakabilirsiniz.
Gelecekte, olmasından endişe duyduğumuz şeyler vardır. Olabilecekler bize kaygı verir. Gelecek için dikkatlice düşünüp plan yaparak çalışacağız elbet- Ama bugün, olabilecekler için endişeleniyor olmamızın hiçbir faydası yok. Endişe gücümüzü emer ve dikkatimizi dağıtır. Gelecekten endişe ettiğinizde, yaptığınız işe kendinizi veremezsiniz, gücünüzü bir noktaya taşıyıp yaratıcı dehanızla temasa geçemezsiniz. Her şeye düz mantıkla bakarsınız. Korku harekete geçmenize engel olur. Bu da olası problemleri büyütür. Sağlıklı düşünemezsiniz, duygularınızla hareket etmeye başlar ve bu da istenmeyen gelişmelerle sonuçlanır. Endişelendiğinizde, o endişe ettiklerinizi bir şekilde hayatınıza çekersiniz. Strese girersiniz ve ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz. Endişe coşkunuzu hapseder, hayatı kendinize zehir edersiniz. Bunun yerine endişe ve korkuyu, geleceğe hazırlanmak için bir itici güce dönüştürün.
Gelecek ya da olabilecekler hakkında endişeleniyor olabilirsin, ama olabilecekleri tekrar tekrar zihninde yaşamanın bir yararı olmayacak. Düşünsel daireler çizmek yerine bir plan yapıp bu planı uygulamaya koyabilirsin, ama sadece oturup endişelenerek, olası karamsar senaryoları zihninde sürekli oynatarak hiçbir yere varamazsın.
Gelecekte olabilecekler hakkında endişelendiğinizde, kendinize 'En kötüsü ne olabilir?' sorusunu sorun. Bunu kabul edin ve bütün gücünüzle durumu iyileştirmeye çalışın.
Geleceğe hazırlanabilmenin en iyi yolu bugünü en iyi şekilde değerlendirmektir.
Hayatımız beklemekle geçer. O ilk bisikletimizin alınmasını bekledik. Yaz tatillerinin gelmesini bekledik. On sekiz yaşında olmayı büyük bir özlemle bekledik. Sevgilimizin olmasını bekledik. Hayat o zaman başlayacaktı. Okulu bitirmeyi bekledik. Böylece para kazanabilecektik. İş bulmayı bekledik. Para kazanmaya başladık. Artık aşık o-lup evlenecek birini beklemeye koyulduk. Tek bekleyen biz değildik. 'Bir evlensen de mürüvvetini görsek.' dedi anne bahalarımız. Derken anne babalarımız torunlarını beklemeye koyuldular. 'E hadi artık, ne zaman torunlarımızı seveceğiz. Ve çocuklarımız olur. 'Şu gece uyanmaları bir kesilse!' 'Çocuklar okula hayırlısıyla bir başlasalardı.' Çocukları evlendirip evden gittiklerinde kendimize zaman ayırabilecektik. Yani hep mutluluğu bekleyerek, yaşamı erteleyerek, yarını bekleyerek hayatımız geçer.
Yaşadığınız günleri dolu dolu yaşayın. Hayattan keyif alıp mutlu olmayı öğrenin. Bunun için bir şeyin olması gerekmez. Hayatta olmanız ve mutlu olmaya karar vermiş olmanız yeterli. Yataktan coşkuyla kalkın. Hayat, yaşadığınız saniyelerin, dakikaların, saatlerin ve günlerin toplamıdır. Hayat, şu yaşadığınız andır, dün yaşadığınız ya da yarın yaşayabileceğiniz bir şey değildir. Bugünü yaşamayı unutmayın. Hayatı beklerken, hayatı ıskalamayın.
Bulunduğunuz anı yaşadığınızda, hayattan daha çok zevk alırsınız. Kendinizi güçlü hissedersiniz, çünkü enerjinizi şu anda var olmayan zaman dilimlerine bölmemiş olursunuz. Bulunduğunuz anı yaşadığınızda, olumsuzlukların gölgesinden kurtulursunuz. Hayatınızdaki telaş yok olur, her şey yerli yerine oturur. Kendinizden uzaklaşmazsınız. Size inanılmaz bir dinginlik ve duruluk verir. Hayatı ve kendinizi daha çok hissedersiniz.
Şimdiyi yaşadığınızda, karşılaştığınız sorunlarla ne yapmanız gerektiği konusunda net bir düşünceniz olur. Hangi adımları atacağınızı bilirsiniz. Plan yapıp kendinizi yaptığınız işe verdiğinizde, sonuçla ilgili bir kaygı taşımadığınızda, her şeyinizi yaptığınız işe akıtırsınız. Muhteşem bir iş çıkarırsınız.
Yarına hazırlanmak için gün be gün sabırla çalışmalısınız. Her günü kendi içinde yaşamalısınız. Doğanın bir ritmi, bir dengesi vardır. Her şeyin bir zamanı vardır. Su topraktan, akarsulardan, göllerden ve denizlerden buharlaşıp gökyüzüne yükselir. Daha sonra yağmur olarak yeryüzüne döner. Hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan yok olmaz. Sadece şekil değiştirir. Sen de geçmişi ve geleceği bugüne taşımadan, bulunduğun anı yaşayıp elinden geleni yaparsan, doğanın kanunu işliyor olacak. Yaptıkların sana daha güzel bir yaşam olarak geri dönecek.

Bundan şüphen olmasın.