24 Mayıs 2012 Perşembe
Gerçek şu ki
İnsan hep sevdiklerini öldürür derler ya; aslına bakarsanız insanı öldüren de hep sevdiğidir.
Saçmalık
Bir insan ancak gerçekten dine dayalı bir ülkeye gidene kadar dindardır.Daha sonra her şeyi masraflar,makineler ve asgari bir ücret olur.
21 Mayıs 2012 Pazartesi
Seçimini Yap
Hayatta sevdiğin her şey sana sırt çevirecek ya da ölecek.
Hayatta yarattığın her şey bir kenara atılacak.
Hayatta seni gururlandırmış ne varsa hepsi çöpe gidecek.
Hayatta yarattığın her şey bir kenara atılacak.
Hayatta seni gururlandırmış ne varsa hepsi çöpe gidecek.
Anlat dedim ona aşkın dört halini ;
Kimi der ” hiç bırakmam ” , durmaz ki yanında.
Kimi der ” bana güvenme” , gider hep kendi yolunda.
Kimi der ” aşkım sönmez” , yanmaz ki en başından.
Ben çok başka sevmişim, kal kollarımda.
Kimi der ” bana güvenme” , gider hep kendi yolunda.
Kimi der ” aşkım sönmez” , yanmaz ki en başından.
Ben çok başka sevmişim, kal kollarımda.
20 Mayıs 2012 Pazar
Bela
Bazen bir şey yapar ve belanızı bulursunuz.Bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur.
Tüketim Canavarları
Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar,neden?
Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.
Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.
13 Mayıs 2012 Pazar
10 Mayıs 2012 Perşembe
Günü Yaşamak
Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın.
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü.
Oysa yarın, bugüne dün diyor, dün de bu gün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı… Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı.
Ne yarın ne de dün.
Can Dündar
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın.
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü.
Oysa yarın, bugüne dün diyor, dün de bu gün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı… Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı.
Ne yarın ne de dün.
Can Dündar
8 Mayıs 2012 Salı
Mutluluk
Uzun bir süre güzel hayat başlamak üzere diye düşündüm.
Gerçek güzel hayat!
Ama hep bir engel daha vardı önde.
Öncelikle yapılması gereken bir şey,
bitmemiş bir iş,
tamamlanması gereken bir hizmet,
ödenecek bir borç...
Hemen sonra güzel hayat başlayacak.
Sonunda uyandım ki, hayat zaten bu engeller.
Bu perspektif;
mutluluk için bir yol olmadığını,
bilakis mutluluğun kendisinin asıl yol olduğunu
görmeme yardımcı oldu.
Öyleyse yaşanan her anın keyfini çıkarmalı ve
bu anlar, paylaşılacak özel biri ile geçirildiğinde
daha da çok keyfi hissedilmeli.
Zamanın kimseyi beklemediğini unutmamak lazım.
Öyleyse, daha fazla mutlu olmak için;
okulun bitmesini, okula gitmeyi,
on kilo vermeyi, altı kilo almayı,
çocuk sahibi olmayı,
çocukların büyüyüp evden ayrılmalarını,
işe başlamayı, emekli olmayı,
evlenmeyi, boşanmayı,
Cuma akşamını, Cumartesi sabahını,
yeni araba-ev almayı,
yeni arabanın-evin borcunun bitmesini,
baharı, yazı, sonbaharı, kışı,
ayın birini, on beşini,
şarkınızın radyoda çıkmasını,
ölmeyi, yeniden doğmayı beklemeyin.
Mutluluk bir hedef değil yoldur.
Alfred D'Souza
Gerçek güzel hayat!
Ama hep bir engel daha vardı önde.
Öncelikle yapılması gereken bir şey,
bitmemiş bir iş,
tamamlanması gereken bir hizmet,
ödenecek bir borç...
Hemen sonra güzel hayat başlayacak.
Sonunda uyandım ki, hayat zaten bu engeller.
Bu perspektif;
mutluluk için bir yol olmadığını,
bilakis mutluluğun kendisinin asıl yol olduğunu
görmeme yardımcı oldu.
Öyleyse yaşanan her anın keyfini çıkarmalı ve
bu anlar, paylaşılacak özel biri ile geçirildiğinde
daha da çok keyfi hissedilmeli.
Zamanın kimseyi beklemediğini unutmamak lazım.
Öyleyse, daha fazla mutlu olmak için;
okulun bitmesini, okula gitmeyi,
on kilo vermeyi, altı kilo almayı,
çocuk sahibi olmayı,
çocukların büyüyüp evden ayrılmalarını,
işe başlamayı, emekli olmayı,
evlenmeyi, boşanmayı,
Cuma akşamını, Cumartesi sabahını,
yeni araba-ev almayı,
yeni arabanın-evin borcunun bitmesini,
baharı, yazı, sonbaharı, kışı,
ayın birini, on beşini,
şarkınızın radyoda çıkmasını,
ölmeyi, yeniden doğmayı beklemeyin.
Mutluluk bir hedef değil yoldur.
Alfred D'Souza
Yaşamı Ertelemek
Beni her ölüm etkiler
tanımasam bile üzülürüm
yitirilmiş ümitlere...
Hiç gerçekleşemeyecek ideallere...
Yaşanmamış sevgilere üzülürüm
bu yüzden korkarım yaşamı ertelemekten
ne yapılması, ne söylenmesi gerekiyorsa
söylenmeli, yapılmalı
seviyorsanız, sevdiğinizi bugün söyleyin
sevdanızı bugün yaşayın
işinizde yapılacak ne varsa bir an önce yapın
yarın çok geç olabilir
bir anda bitebilir her şey
yaşamak için acele edin bence
kısa yaşamışlıklar, yaşamamışlıklardan daha iyidir
geriye dönüp baktığınızda, keşkeler çoğunlukta olmasın
uzun vadeli hedefler için bile bugünden harekete geçmeli
yarınlar çok uzakta olabilir
daha okulda başlamıyor muyuz ertelemeye yaşamı
ilk hedef kolej, sonra üniversite
hep yarına yatırım bugünü sonra
yaşamamacasına
işe gireyim sonra...
Evleneyim sonra...
Çocuklar büyüsün sonra...
emekli olayım sonra....
sonra...
sonra...
sonra...
bir sürecin başında, ortasında yaşam her an sona erebilir
sonrası olmayabilir
fedakarlıklar güzel ama
unutmayalım (herkes kendi hayatını yaşar)
İnsanlar yaşadıkça yaşlandığını düşünür,
aslında insanlar yaşamadıkça yaşlanır...
Sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
Behçet Necatigil
tanımasam bile üzülürüm
yitirilmiş ümitlere...
Hiç gerçekleşemeyecek ideallere...
Yaşanmamış sevgilere üzülürüm
bu yüzden korkarım yaşamı ertelemekten
ne yapılması, ne söylenmesi gerekiyorsa
söylenmeli, yapılmalı
seviyorsanız, sevdiğinizi bugün söyleyin
sevdanızı bugün yaşayın
işinizde yapılacak ne varsa bir an önce yapın
yarın çok geç olabilir
bir anda bitebilir her şey
yaşamak için acele edin bence
kısa yaşamışlıklar, yaşamamışlıklardan daha iyidir
geriye dönüp baktığınızda, keşkeler çoğunlukta olmasın
uzun vadeli hedefler için bile bugünden harekete geçmeli
yarınlar çok uzakta olabilir
daha okulda başlamıyor muyuz ertelemeye yaşamı
ilk hedef kolej, sonra üniversite
hep yarına yatırım bugünü sonra
yaşamamacasına
işe gireyim sonra...
Evleneyim sonra...
Çocuklar büyüsün sonra...
emekli olayım sonra....
sonra...
sonra...
sonra...
bir sürecin başında, ortasında yaşam her an sona erebilir
sonrası olmayabilir
fedakarlıklar güzel ama
unutmayalım (herkes kendi hayatını yaşar)
İnsanlar yaşadıkça yaşlandığını düşünür,
aslında insanlar yaşamadıkça yaşlanır...
Sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
Behçet Necatigil
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)