Ancak her şeyi kaybettikten sonra her şeyi yapmakta özgür oluruz.
14 Aralık 2011 Çarşamba
Mutluluk
Eğer bir gün mutluluğunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın.Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği bir şey vardır ; nedensiz yere mutlu olmak.
14 Kasım 2011 Pazartesi
Gitme.
Mesela yanımda olsaydın güzel olurdu. Uçurtma uçururduk belki. Pamuk şeker yerdik ben çok severim şekeri, öğrenirdin. Yanımda olurdun en basitinden. Beni severdin,özlerdin.film izlerdik. Düşünsene beraber gülerdik. Beraber ağlardık hatta. Gözyaşlarımı silerdin sen,ben de senin burnunu öperdim. Yine gülerdik. Her şeyi sana anlatırdım sıkılmadan dinlerdin. İçerdik belki? Sarhoş olurduk. Ne güzel olur ama. Ben sarhoşken sana hiç söyleyemeyeceğim şeyleri söylerdim belki. Sen yine gülerdin. Bildiğim fıkraları anlatırdım sana. Uyuduğun zaman izleyebilirdim seni. Pasta alırdık, pastayı yüzüne bulaştırırdım belki. Su savaşı yapabiliriz mesela. Hatta sulu boya da yapardık seninle. Seninki daha güzel olurdu kıskanırdım.Kokunu içime çekerdim.Gitmezdin yanımdan,bir saniye bile. Hep beraber olurduk. Balık tutardık. Sonra yerdik onları. Ellerimle yedirebilirim sana. Kılçıklarını ayıklardım belki. Şiir okurdun bana. Bilirsin çok severim şiiri… Fotoğraflarımı çekerdin . Beraber çekilirdik . Öperdin belki. Utanabilirim yanında, kızma. Sarılırdın belki de. Hep sarıl asla bırakma. Ellerini tutunca kalbimin hızlanmasını açıklayamazdım . Gülerdin yine. Olsun sen hep gül bana. Gül diye elimden gelen tüm şebeklikleri yapabilirim senin için. Gitmeni istemediğimi biliyorsun. O yüzden sen hep gül bana ama gitme.
15 Temmuz 2011 Cuma
Sadece.
Ona dokunamıyorum. Dilediğimce sarılamıyorum. Düşündüklerimi söyleyemiyorum. Aramaya bile çekiniyorum. Kokusunu da unuttum. Yanında uyumuyorum. Ellerini tutamıyorum. Ama onu seviyorum. Onu sevmek için bir nedenim yok, olsaydı anlamı kalmazdı. Onu sadece 'seviyorum' , bazen acı verse de onu sevmekten vazgeçmek istemiyorum.
Sevgili(m);
Benim en kötü, senin ise en güzel günün bugün… Çünkü sen her zamanki gibi istediğini yaparken, ben özellikle bugün seni daha çok düşünerek beynimi ve kendimi hırpalayacağım. Bugünün benim için ne kadar zor olduğunu bilemezsin…
En kötülerinden biri de sana sarılmayı bırak, “İyi ki doğdun” diye boynuna atlayamamak. Sade bir “iyi ki doğdun” bile diyemeyecek olmak ve bunun bilinciyle yaşamak. Bugün daha çok ağlamak, daha çok özlemek, daha çok tükenmek. Umursamayacağını bile bile bugün için özellikle yazmak, göndersem bile mektubu okumayacağını bilmek, senin mutlu olduğunu düşünerek bir kez daha bitmek; zor…
Sonra sana kim “seni seviyorum” derse ona inanıyor olman, sahte aşklar yaşıyor olman… Bilmiyorsun işte sahte bir hayat, sahte aşk yaşadığını. İnatla bana sahte diyorsun; her şeyden daha gerçek olduğumu bile bile…
Sonra mesela, bugün güneş senin için doğacak; en sevdiğin parça senin için çalacak, her şey seni bugün ön plana çıkaracak, notalar senin için bir düzene girip melodi oluşturacak ve umursamadığın harflerim senin için bir yazı daha oluşturacak…
Herkesin ve benim gibi umursamadığın birinin beynini daha çok meşgul edeceksin bugün… Her dakikayı seninle, senin acılarınla, senin yaptıklarınla yaşamak ne kadar zor, bilemezsin.
Oysa ben isterdim ki bugünü birlikte kutlayalım. Sen mumları benimle üfle, benim için de bir dilek tut; hatta birlikte dileyelim istediklerimizi. Ve gerçekleşene kadar birlikte olma sözü verelim mesela… En son benim hediyemi aç, içimdeki tek merak beğenip beğenmeyeceğin olsun; ne halde olduğun değil. Sonra zor olan tek şey sabah sana veda etmek olsa. Dert ettiğim tek şey ise seni özlemek…
“Olmayacak duaya âmin demek” dedikleri bu olsa gerek… Neyse, beni her zamanki gibi boş ver. Bugün senin günün, yalnızca senin… Gülüşünü her ne kadar kıskansam da gül bugün, hem de hiç gülmediğin kadar. Mutlu ol istiyorum işte, benimle mutlu olamasan da.
Ben bu satırları yazarken sen uyuyorsundur ya da gözlerini açtığında sana ait olacak günün hayalini kuruyorsundur. Mutlu olma demiyorum, mutlu ol. Ama neyse…
Herkesin ne düşündüğü, senin için ne hissettiği umurumda değil. Kimin hediyesini merakla açacağın, kiminle olacağında…
Umurumda olan onlar değil, sensin. Yalnızca sen…
Sen, sen ve sen…
Hayatımı mahvetmeye değer yalnızca üç kelime…
Ve hayatımı mahvederek beni kendine bağlayan insan, nice senelere…
Sevemediğin…
En kötülerinden biri de sana sarılmayı bırak, “İyi ki doğdun” diye boynuna atlayamamak. Sade bir “iyi ki doğdun” bile diyemeyecek olmak ve bunun bilinciyle yaşamak. Bugün daha çok ağlamak, daha çok özlemek, daha çok tükenmek. Umursamayacağını bile bile bugün için özellikle yazmak, göndersem bile mektubu okumayacağını bilmek, senin mutlu olduğunu düşünerek bir kez daha bitmek; zor…
Sonra sana kim “seni seviyorum” derse ona inanıyor olman, sahte aşklar yaşıyor olman… Bilmiyorsun işte sahte bir hayat, sahte aşk yaşadığını. İnatla bana sahte diyorsun; her şeyden daha gerçek olduğumu bile bile…
Sonra mesela, bugün güneş senin için doğacak; en sevdiğin parça senin için çalacak, her şey seni bugün ön plana çıkaracak, notalar senin için bir düzene girip melodi oluşturacak ve umursamadığın harflerim senin için bir yazı daha oluşturacak…
Herkesin ve benim gibi umursamadığın birinin beynini daha çok meşgul edeceksin bugün… Her dakikayı seninle, senin acılarınla, senin yaptıklarınla yaşamak ne kadar zor, bilemezsin.
Oysa ben isterdim ki bugünü birlikte kutlayalım. Sen mumları benimle üfle, benim için de bir dilek tut; hatta birlikte dileyelim istediklerimizi. Ve gerçekleşene kadar birlikte olma sözü verelim mesela… En son benim hediyemi aç, içimdeki tek merak beğenip beğenmeyeceğin olsun; ne halde olduğun değil. Sonra zor olan tek şey sabah sana veda etmek olsa. Dert ettiğim tek şey ise seni özlemek…
“Olmayacak duaya âmin demek” dedikleri bu olsa gerek… Neyse, beni her zamanki gibi boş ver. Bugün senin günün, yalnızca senin… Gülüşünü her ne kadar kıskansam da gül bugün, hem de hiç gülmediğin kadar. Mutlu ol istiyorum işte, benimle mutlu olamasan da.
Ben bu satırları yazarken sen uyuyorsundur ya da gözlerini açtığında sana ait olacak günün hayalini kuruyorsundur. Mutlu olma demiyorum, mutlu ol. Ama neyse…
Herkesin ne düşündüğü, senin için ne hissettiği umurumda değil. Kimin hediyesini merakla açacağın, kiminle olacağında…
Umurumda olan onlar değil, sensin. Yalnızca sen…
Sen, sen ve sen…
Hayatımı mahvetmeye değer yalnızca üç kelime…
Ve hayatımı mahvederek beni kendine bağlayan insan, nice senelere…
Sevemediğin…
25 Haziran 2011 Cumartesi
Truth is ...
As we grow up, we learn that even the one person that wasn't supposed to ever let you down... probably will. You will have your heart broken probably more than once and it's harder every time. You'll break hearts too, so remember how it felt when yours was broken. You'll fight with your best friend. You'll blame a new love for things an old one did. You'll cry because time is passing too fast and you'll eventually lose someone you love. So take too many pictures, laugh too much, and love like you have never been hurt because every sixty seconds you spend upset is a minute of happiness you'll never get back.
“Önce komünistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
Sonra sosyalistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım; çünkü sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları götürdüler, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı."
Sonra sosyalistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım; çünkü sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları götürdüler, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı."
"Hakikatin kalıcı olduğuna, ölümsüz bir ruh taşıdığınız için korkmanız gerekmediğine dair teoriler zihinleri çürüyen, tutarlı bir felsefeleri olmayan, korkmuş insanlar tarafından üretilmiştir. Gerçek şu ki hakikat yaşamdır ve yaşam için kalıcılık söz konusu değildir. Yaşamın her an, her gün yeniden keşfedilmesi gerekir, yaşamın ne olduğunu biliyorum diyemezsiniz. Yaşamın ne olduğunu biliyorum demek, yaşamıyorsunuz demektir. Yaşam keşfedilecek bir şeydir ve bulduğunuz şeyleri bir kenara itmez, kaybetmezseniz onu keşfedemezsiniz.
Düşünen, 'bilmiyorum' diyen, keşfeden, öğrenen, bir son aramayan, bir yere varma, bir şey olma motivasyonuyla düşünmeyen kişi yaşar ve bu yaşam, hakikattir."
8 Haziran 2011 Çarşamba
Dostluk
Gülümseyebilmektir onunla olduğun her an dostluk.
Ve seni hiç bırakmayacağını bilmektir..
Yada birgün bıraksa bile geriye dönüp baktığında yine yüzünü gülümsetmesidir.
Ve seni hiç bırakmayacağını bilmektir..
Yada birgün bıraksa bile geriye dönüp baktığında yine yüzünü gülümsetmesidir.
19 Ocak 2011 Çarşamba
İnsanoğlu Bir Gün
İnsanoğlu bir gün virgülü kaybetti:
Söyledikleri birbirine karıştı.
Noktayı kaybetti:
Düşünceleri uzayıp gitti,ayıramadı onları.
Ünlem işaretini kaybetti bir günde:
Sevincini,öfkesini,bütün duygularını kaybetti.
Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
İki noktayı kaybetti bir başka gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Hayatının sonuna geldiğinde
Elinde sadece tırnak işareti kalmıştı
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca.”
Söyledikleri birbirine karıştı.
Noktayı kaybetti:
Düşünceleri uzayıp gitti,ayıramadı onları.
Ünlem işaretini kaybetti bir günde:
Sevincini,öfkesini,bütün duygularını kaybetti.
Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
İki noktayı kaybetti bir başka gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Hayatının sonuna geldiğinde
Elinde sadece tırnak işareti kalmıştı
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca.”
17 Ocak 2011 Pazartesi
Anlar
Eğer yeniden başlayabilseydim hayata
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar
Çok az işi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır,
Daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayalî olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve
verimli kılan insanlardandım ben
Yeniden başlayabilseydim eğer,
Yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten
Anlar, sadece anlar.
Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su,
Şemsiye ve paraşüt olmadan
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer
Hiç birşey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim
İlkbaharda papuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım daha olsaydı eğer
Ama şimdi 85'imdeyim ve biliyorum,
Ölüyorum...
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar
Çok az işi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır,
Daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayalî olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve
verimli kılan insanlardandım ben
Yeniden başlayabilseydim eğer,
Yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten
Anlar, sadece anlar.
Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su,
Şemsiye ve paraşüt olmadan
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer
Hiç birşey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim
İlkbaharda papuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım daha olsaydı eğer
Ama şimdi 85'imdeyim ve biliyorum,
Ölüyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)