Hayatta bir amacınız yoksa yaşamıyorsunuz demektir.Amaçsızca bir yaşamda ne elde ettiğinize sevinebilirsiniz,ne de elinizdekinin değerini bilebilirsiniz.Ancak emek verip birşeyler kazandığınızda hayattan zevk almaya başlarsınız.
Bu şehre gelirken aklımda hep ''yeni bir hayat'' kavramı vardı.İçinde bulunduğum toplumun baskı ve anlayış tarzı,olaylara tepkileri yüzünden bunalımın son demindeydim.Bir gün dedim ki kendime ''Ben gerçekten neden yaşıyorum? Bu dünyadaki amacım ne? Biz gerçekten yaratıldık mı yoksa bütün bunlar insanlığın yarattığı bir hikayeden ibaret mi?'' Soyut fikirlerden bir türlü kaçamıyorum,beynimin içini kemiren bu sorulara hâla cevap bulabilmiş değilim ve bulabilmem de olası değil fakat bu dünyaya karşı artık gözlerim açılmış durumda.Dünyanın sorunları umrumda değil çünkü her şey hiç'e varıyor.Gözü dönmüş insanlık güç adına doğayı katlediyor,birbirini öldürüyor,din diye bize dayatılan hikayeler uğruna katliamlar yapıyor;bunun sonucunda elde ettiğimiz sadece bir ''hiç''.İnsanoğlu kendi sonunu kendi hazırlıyor.
Kötülüğe karşı asla bir şey yapamayacağız.Farklılık yaratabiliriz ama dünya üzerinde insan denen kavram olduğu sürece kötülükte olacaktır çünkü bu insanın doğasında var.Birileri hep zengin olacak,sömürecek ; diğerleri açlıktan ölecek.Bu böyle gelmiş ve böyle gidecek...
Peki,ben ''yeni hayat'' derken neyden bahsediyordum acaba? Üniversite hayatının getirdiği hareketli ortam mı,iş fırsatlarını yakalamak için yüksek notlarla okulu bitirmek mi,bir kız arkadaş bulup cinselliğin dibine vurmak mı? Hepsini düşündüm.Hiçbiri mantıklı gelmedi.Hiçbiri beni daha mutlu etmeyecekti çünkü biliyordum ki bunları elde ettiğimde zevkime doymuş ve daha fazlasını isteyecek duruma gelecektim.Günümüzdeki tüketim canavarlarından ne farkım kalacak ki böyle yaparsam? Boşver dedim kendi kendime.
Sonra sen çıktın karşıma.Açık konuşayım,sana da önyargılı davrandım ilkte.Çünkü insanları genelliyoruz biz,bunu hep yapıyoruz.Geçmişteki yaşadıklarımızın tekrarlanmasından korkuyoruz.Fakat sen bunların hepsini alt üst ettin.Seninle ilk buluştuğum gece anladım samimiyetinden,gülüşünden,bana bakışından ; sen benim için bu dünyaya gelmiştin birtanem.Elini tuttuğum an,bir an için olsa bile bütün dertlerimi unutturabiliyorsun bana.Zaman duruyor,her şey anlamını yitiriyor,sanki dünyada sadece ikimiz yaşıyoruz,sen ve ben.O kasım ayının soğuğu ve sonbaharın simgesi olan dökülmüş,sararmış yapraklar tanık oldu o gece sevgimize.Seninle yeniden doğdum ve sen bana yaşamak için umut verdin.Ve bana verdiğin o ilk öpücük...O an inan ne yapacağımı şaşırmıştım çünkü o kadar istiyordum ki bunu,pat diye öptün beni birden ama yavaşça ve dudaklarımda dudaklarından izler bırakarak...Benden daha mutlusu yoktu o an.
Artık bu şehrin bir anlamı var sevgilim...Bence mutluluk,sevdiğinle birlikte amaçsızca dolaşıp üşümek,ısınmak için birbirine sarılmaktır,onunla birlikte olduğun her anın tadını çıkarabilmektir ve inan; ben seninle çok mutluyum sevgilim...
Y.C.B
(:
We buy things we don't need with money we don't have to impress people we don't like.
28 Kasım 2012 Çarşamba
30 Ağustos 2012 Perşembe
15 Temmuz 2012 Pazar
Şu Yaşadığımız An
Şimdi, şu an yaşadığınız zamandır.
Şimdiyi yaşamak, neredeyseniz orada olmaktır. Peki şu anda neler düşünüyorsun? Kitaba mı odaklanıyorsun? Yoksa bununla birlikte geçmişteki bir şeyin pişmanlığını ve üzüntüsünü mü yaşıyorsun? Belki bu sabah arkadaşının sana gülümsemesiyle ne demek istediği konusuna takılı kaldın. Belki de geçen hafta utandığın bir olayın görüntüleri hala zihninizden geçip duruyordur. Ya da gelecekte olmasından korktuğun bir şey sana endişe veriyordur. Belki de yarınki iş görüşmesi ya da iş toplantısı için endişeleniyorsun. Hem şimdi de, hem geçmişte ya da gelecekte aynı anda bulunamazsın. Sahip olduğun ve bir şeyleri değiştirebileceğin tek zaman şimdidir.
Geçmişte olmuş ya da gelecekte olabileceklerin verebileceği zarardan çok daha fazlasını, bunları tekrar tekrar içimizde yaşayarak kendi kendimize veririz. Bir kez yaşadığımız ya da yaşayabileceğimiz bir olayı yüzlerce kez zihnimizde döndürür dururuz.
Geçmişin, bugün senin üzerinde gerçekte hiçbir gücü yok. Geçmiş yok artık. Canını fiziksel olarak acıtamaz. Dün karşında olan ya da şu an yanında olmayan birisi şimdi sana yumruk atamaz.
Şimdi kitabı okurken, aynı anda geçmişte yapmamış olmayı dilediğiniz birtakım şeyleri tekrar yaşıyorsanız, kendinizi okuduğunuz kitaba tamamıyla veremezsiniz. Kitaptan alabileceklerinizden kendinizi mahrum edersiniz. Şimdiyi yaşamazsanız, hayattan alabileceklerinizden kendinizi mahrum edersiniz.
Hepimizin istemediği şeyler olmuştur hayatında. Hepimizin geçmişinde hayal kırıklıkları var. Birçok şey beklediğimiz gibi gelişmedi. Pişmanlık duyacağımız şeyler yaptık. Ama geçmişi değiştiremeyiz, geri getiremeyiz. Geçmişi düşünmeye daldığınızda 'keşkeler' ve 'eğerler' a-rasında sonu olmayan bir yolculuğa çıkarsınız. Geçmişte olanları telafi edebilmenin bir yolu varsa, o da gereken dersleri alıp yolumuza devam etmektir.
Lisede öğretmen olan Ailen Saunders bir gün laboratuvara bir şişe süt ile gelir. Masasının tam köşesine herkesin görebileceği yere koyar. Öğrenciler süte bakıp dersle ne tür bir ilgisi olabileceğini merak eder. Birden bire Saunders eliyle hızla iterek, süt dolu şişeyi lavobaya düşürüp şişeyi parçalar ve arkasından bağırır; 'Dökülen sütün arkasından ağlamayın!'.
Bütün öğrencileri, geriye kalanları görmeleri için lavobaya baktırır ve şunları söyler; 'İyi bakın, çünkü bu dersi hayatınızın sonuna kadar hatırlamanızı istiyorum. O süt gitti. Lavabodan aşağı gittiğini görüyorsunuz. Dünyadaki hiçbir yaygara ve telaş bir damlasını bile geri getirmeyecek. Biraz dikkat ve düşünceyle kurtarılabilirdi. Ama artık çok geç. Yapabileceğimiz tek şey unutup, bir sonraki deneye geçmektir.'
Ne kadar adil olmasa da, kızgın da olsan, pişman da olsan, utanıyor da olsan, olumsuzluklar seni alt etmek istese de, birlikte olduğun kişi seni terk edip gitse de, hayatına devam etmelisin. Bir şeyi kaybettiğin zaman elbette kendini kötü hissedeceksin, canın yanacak. Ne olursa olsun, güçlü olup üzülmemen gerektiğini söylemek istemiyorum. İşini kaybettiğinde ya da birlikteliğin sona erdiğinde üzüleceksin, dünyan kararacak ve kendini umutsuz hissettiğin anlar olacak. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Ama bir noktadan sonra hayatına devam etmeye karar vermelisin. Kendine acımayı bırakmalısın.
İyi şeylerin seni beklediğine inanmalısın. Olumsuz duyguların seni olduğun yerde tutmasına izin verme. Hayat bir kapıyı, başka ve daha büyük bir kapıyı açmadan kapatmaz. Sürekli olarak, 'neler yapabilirdim, hangi okula girebilirdim, şöyle olsaydı, ilişkim devam ediyor olsaydı, şu yatırımı yapabilseydim, bu kadar zaman kaybetmesey-dim.' diyerek vazgeçme. Dünün üzüntülerinin yarının umutlarını yok etmesine izin verme. Dün gitti, yarın gelmeyebilir. Geçmişin gitmesine izin verirsen, bugünü inançla ve beklentiyle yaşarsan, çok farklı yollar karşına çıkacak. Ama bunları karşılaman için devam etmen gerekiyor. Bugünü yaşaman gerekiyor. Birkaç hayal kırıklığının geleceğini yok etmesine izin verme.
Hepimiz hata yapmaya devam edeceğiz. Hepimiz insanız, hiçbirimiz mükemmel değiliz. Kendimizi affetmeyi öğrenmeliyiz. Her şeyi düzeltemeyiz. Telafi edilemeyecek bir şeyi telafi etmeye çalışmayın. Silkinip kendinize gelin ve yolunuza devam edin.
Belki de ilişkinize her şeyinizi verdiniz, fedakarlık yaptınız, zamanınızı verdiniz, paranızı verdiniz, kendinizi adadınız, ama yürümedi ve onca zamanı boş yere harcadığınızı hissediyorsunuz. Bunun daha fazla hayatınızı alt üst etmesine izin vermeyin. Yaşamınıza devam edin. Hayatın sizin için başka bir planı var. O yeni başlangıca doğru gitmelisiniz.
Girmeniz gereken yol karşınıza çıkacak. Bazen işlerin neden yürümemiş olduğunu anlayamıyoruz. Anlamasak da güvenmemiz gerekir. Hayat gereğini yapacak, bize doğru yolu gösterecek. Devam ederseniz, bu yolu bulabilirsiniz. Belki de planınıza fazlasıyla zaman, enerji ve para harcadınız ve kapının size kapandığını görüyorsunuz. Bunu geride bırakıp, sizin için daha iyi bir planın olduğuna güvenerek devam etmelisiniz. O anı, o günü en iyi şekilde değerlendirmelisiniz.
Her güne yeni bir başlangıç yapın. Geçmişte sıkışıp tutsak kalmayı reddedin. Geçmişinizin geleceğinizi mahvetmesine izin vermeyin. Hatalar yaptığınızda kendinizi affedin. Böylece yaşadıklarınızı arkanızda bırakabilirsiniz.
Gelecekte, olmasından endişe duyduğumuz şeyler vardır. Olabilecekler bize kaygı verir. Gelecek için dikkatlice düşünüp plan yaparak çalışacağız elbet- Ama bugün, olabilecekler için endişeleniyor olmamızın hiçbir faydası yok. Endişe gücümüzü emer ve dikkatimizi dağıtır. Gelecekten endişe ettiğinizde, yaptığınız işe kendinizi veremezsiniz, gücünüzü bir noktaya taşıyıp yaratıcı dehanızla temasa geçemezsiniz. Her şeye düz mantıkla bakarsınız. Korku harekete geçmenize engel olur. Bu da olası problemleri büyütür. Sağlıklı düşünemezsiniz, duygularınızla hareket etmeye başlar ve bu da istenmeyen gelişmelerle sonuçlanır. Endişelendiğinizde, o endişe ettiklerinizi bir şekilde hayatınıza çekersiniz. Strese girersiniz ve ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz. Endişe coşkunuzu hapseder, hayatı kendinize zehir edersiniz. Bunun yerine endişe ve korkuyu, geleceğe hazırlanmak için bir itici güce dönüştürün.
Gelecek ya da olabilecekler hakkında endişeleniyor olabilirsin, ama olabilecekleri tekrar tekrar zihninde yaşamanın bir yararı olmayacak. Düşünsel daireler çizmek yerine bir plan yapıp bu planı uygulamaya koyabilirsin, ama sadece oturup endişelenerek, olası karamsar senaryoları zihninde sürekli oynatarak hiçbir yere varamazsın.
Gelecekte olabilecekler hakkında endişelendiğinizde, kendinize 'En kötüsü ne olabilir?' sorusunu sorun. Bunu kabul edin ve bütün gücünüzle durumu iyileştirmeye çalışın.
Geleceğe hazırlanabilmenin en iyi yolu bugünü en iyi şekilde değerlendirmektir.
Hayatımız beklemekle geçer. O ilk bisikletimizin alınmasını bekledik. Yaz tatillerinin gelmesini bekledik. On sekiz yaşında olmayı büyük bir özlemle bekledik. Sevgilimizin olmasını bekledik. Hayat o zaman başlayacaktı. Okulu bitirmeyi bekledik. Böylece para kazanabilecektik. İş bulmayı bekledik. Para kazanmaya başladık. Artık aşık o-lup evlenecek birini beklemeye koyulduk. Tek bekleyen biz değildik. 'Bir evlensen de mürüvvetini görsek.' dedi anne bahalarımız. Derken anne babalarımız torunlarını beklemeye koyuldular. 'E hadi artık, ne zaman torunlarımızı seveceğiz. Ve çocuklarımız olur. 'Şu gece uyanmaları bir kesilse!' 'Çocuklar okula hayırlısıyla bir başlasalardı.' Çocukları evlendirip evden gittiklerinde kendimize zaman ayırabilecektik. Yani hep mutluluğu bekleyerek, yaşamı erteleyerek, yarını bekleyerek hayatımız geçer.
Yaşadığınız günleri dolu dolu yaşayın. Hayattan keyif alıp mutlu olmayı öğrenin. Bunun için bir şeyin olması gerekmez. Hayatta olmanız ve mutlu olmaya karar vermiş olmanız yeterli. Yataktan coşkuyla kalkın. Hayat, yaşadığınız saniyelerin, dakikaların, saatlerin ve günlerin toplamıdır. Hayat, şu yaşadığınız andır, dün yaşadığınız ya da yarın yaşayabileceğiniz bir şey değildir. Bugünü yaşamayı unutmayın. Hayatı beklerken, hayatı ıskalamayın.
Bulunduğunuz anı yaşadığınızda, hayattan daha çok zevk alırsınız. Kendinizi güçlü hissedersiniz, çünkü enerjinizi şu anda var olmayan zaman dilimlerine bölmemiş olursunuz. Bulunduğunuz anı yaşadığınızda, olumsuzlukların gölgesinden kurtulursunuz. Hayatınızdaki telaş yok olur, her şey yerli yerine oturur. Kendinizden uzaklaşmazsınız. Size inanılmaz bir dinginlik ve duruluk verir. Hayatı ve kendinizi daha çok hissedersiniz.
Şimdiyi yaşadığınızda, karşılaştığınız sorunlarla ne yapmanız gerektiği konusunda net bir düşünceniz olur. Hangi adımları atacağınızı bilirsiniz. Plan yapıp kendinizi yaptığınız işe verdiğinizde, sonuçla ilgili bir kaygı taşımadığınızda, her şeyinizi yaptığınız işe akıtırsınız. Muhteşem bir iş çıkarırsınız.
Yarına hazırlanmak için gün be gün sabırla çalışmalısınız. Her günü kendi içinde yaşamalısınız. Doğanın bir ritmi, bir dengesi vardır. Her şeyin bir zamanı vardır. Su topraktan, akarsulardan, göllerden ve denizlerden buharlaşıp gökyüzüne yükselir. Daha sonra yağmur olarak yeryüzüne döner. Hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan yok olmaz. Sadece şekil değiştirir. Sen de geçmişi ve geleceği bugüne taşımadan, bulunduğun anı yaşayıp elinden geleni yaparsan, doğanın kanunu işliyor olacak. Yaptıkların sana daha güzel bir yaşam olarak geri dönecek.
Bundan şüphen olmasın.
Şimdiyi yaşamak, neredeyseniz orada olmaktır. Peki şu anda neler düşünüyorsun? Kitaba mı odaklanıyorsun? Yoksa bununla birlikte geçmişteki bir şeyin pişmanlığını ve üzüntüsünü mü yaşıyorsun? Belki bu sabah arkadaşının sana gülümsemesiyle ne demek istediği konusuna takılı kaldın. Belki de geçen hafta utandığın bir olayın görüntüleri hala zihninizden geçip duruyordur. Ya da gelecekte olmasından korktuğun bir şey sana endişe veriyordur. Belki de yarınki iş görüşmesi ya da iş toplantısı için endişeleniyorsun. Hem şimdi de, hem geçmişte ya da gelecekte aynı anda bulunamazsın. Sahip olduğun ve bir şeyleri değiştirebileceğin tek zaman şimdidir.
Geçmişte olmuş ya da gelecekte olabileceklerin verebileceği zarardan çok daha fazlasını, bunları tekrar tekrar içimizde yaşayarak kendi kendimize veririz. Bir kez yaşadığımız ya da yaşayabileceğimiz bir olayı yüzlerce kez zihnimizde döndürür dururuz.
Geçmişin, bugün senin üzerinde gerçekte hiçbir gücü yok. Geçmiş yok artık. Canını fiziksel olarak acıtamaz. Dün karşında olan ya da şu an yanında olmayan birisi şimdi sana yumruk atamaz.
Şimdi kitabı okurken, aynı anda geçmişte yapmamış olmayı dilediğiniz birtakım şeyleri tekrar yaşıyorsanız, kendinizi okuduğunuz kitaba tamamıyla veremezsiniz. Kitaptan alabileceklerinizden kendinizi mahrum edersiniz. Şimdiyi yaşamazsanız, hayattan alabileceklerinizden kendinizi mahrum edersiniz.
Hepimizin istemediği şeyler olmuştur hayatında. Hepimizin geçmişinde hayal kırıklıkları var. Birçok şey beklediğimiz gibi gelişmedi. Pişmanlık duyacağımız şeyler yaptık. Ama geçmişi değiştiremeyiz, geri getiremeyiz. Geçmişi düşünmeye daldığınızda 'keşkeler' ve 'eğerler' a-rasında sonu olmayan bir yolculuğa çıkarsınız. Geçmişte olanları telafi edebilmenin bir yolu varsa, o da gereken dersleri alıp yolumuza devam etmektir.
Lisede öğretmen olan Ailen Saunders bir gün laboratuvara bir şişe süt ile gelir. Masasının tam köşesine herkesin görebileceği yere koyar. Öğrenciler süte bakıp dersle ne tür bir ilgisi olabileceğini merak eder. Birden bire Saunders eliyle hızla iterek, süt dolu şişeyi lavobaya düşürüp şişeyi parçalar ve arkasından bağırır; 'Dökülen sütün arkasından ağlamayın!'.
Bütün öğrencileri, geriye kalanları görmeleri için lavobaya baktırır ve şunları söyler; 'İyi bakın, çünkü bu dersi hayatınızın sonuna kadar hatırlamanızı istiyorum. O süt gitti. Lavabodan aşağı gittiğini görüyorsunuz. Dünyadaki hiçbir yaygara ve telaş bir damlasını bile geri getirmeyecek. Biraz dikkat ve düşünceyle kurtarılabilirdi. Ama artık çok geç. Yapabileceğimiz tek şey unutup, bir sonraki deneye geçmektir.'
Ne kadar adil olmasa da, kızgın da olsan, pişman da olsan, utanıyor da olsan, olumsuzluklar seni alt etmek istese de, birlikte olduğun kişi seni terk edip gitse de, hayatına devam etmelisin. Bir şeyi kaybettiğin zaman elbette kendini kötü hissedeceksin, canın yanacak. Ne olursa olsun, güçlü olup üzülmemen gerektiğini söylemek istemiyorum. İşini kaybettiğinde ya da birlikteliğin sona erdiğinde üzüleceksin, dünyan kararacak ve kendini umutsuz hissettiğin anlar olacak. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Ama bir noktadan sonra hayatına devam etmeye karar vermelisin. Kendine acımayı bırakmalısın.
İyi şeylerin seni beklediğine inanmalısın. Olumsuz duyguların seni olduğun yerde tutmasına izin verme. Hayat bir kapıyı, başka ve daha büyük bir kapıyı açmadan kapatmaz. Sürekli olarak, 'neler yapabilirdim, hangi okula girebilirdim, şöyle olsaydı, ilişkim devam ediyor olsaydı, şu yatırımı yapabilseydim, bu kadar zaman kaybetmesey-dim.' diyerek vazgeçme. Dünün üzüntülerinin yarının umutlarını yok etmesine izin verme. Dün gitti, yarın gelmeyebilir. Geçmişin gitmesine izin verirsen, bugünü inançla ve beklentiyle yaşarsan, çok farklı yollar karşına çıkacak. Ama bunları karşılaman için devam etmen gerekiyor. Bugünü yaşaman gerekiyor. Birkaç hayal kırıklığının geleceğini yok etmesine izin verme.
Hepimiz hata yapmaya devam edeceğiz. Hepimiz insanız, hiçbirimiz mükemmel değiliz. Kendimizi affetmeyi öğrenmeliyiz. Her şeyi düzeltemeyiz. Telafi edilemeyecek bir şeyi telafi etmeye çalışmayın. Silkinip kendinize gelin ve yolunuza devam edin.
Belki de ilişkinize her şeyinizi verdiniz, fedakarlık yaptınız, zamanınızı verdiniz, paranızı verdiniz, kendinizi adadınız, ama yürümedi ve onca zamanı boş yere harcadığınızı hissediyorsunuz. Bunun daha fazla hayatınızı alt üst etmesine izin vermeyin. Yaşamınıza devam edin. Hayatın sizin için başka bir planı var. O yeni başlangıca doğru gitmelisiniz.
Girmeniz gereken yol karşınıza çıkacak. Bazen işlerin neden yürümemiş olduğunu anlayamıyoruz. Anlamasak da güvenmemiz gerekir. Hayat gereğini yapacak, bize doğru yolu gösterecek. Devam ederseniz, bu yolu bulabilirsiniz. Belki de planınıza fazlasıyla zaman, enerji ve para harcadınız ve kapının size kapandığını görüyorsunuz. Bunu geride bırakıp, sizin için daha iyi bir planın olduğuna güvenerek devam etmelisiniz. O anı, o günü en iyi şekilde değerlendirmelisiniz.
Her güne yeni bir başlangıç yapın. Geçmişte sıkışıp tutsak kalmayı reddedin. Geçmişinizin geleceğinizi mahvetmesine izin vermeyin. Hatalar yaptığınızda kendinizi affedin. Böylece yaşadıklarınızı arkanızda bırakabilirsiniz.
Gelecekte, olmasından endişe duyduğumuz şeyler vardır. Olabilecekler bize kaygı verir. Gelecek için dikkatlice düşünüp plan yaparak çalışacağız elbet- Ama bugün, olabilecekler için endişeleniyor olmamızın hiçbir faydası yok. Endişe gücümüzü emer ve dikkatimizi dağıtır. Gelecekten endişe ettiğinizde, yaptığınız işe kendinizi veremezsiniz, gücünüzü bir noktaya taşıyıp yaratıcı dehanızla temasa geçemezsiniz. Her şeye düz mantıkla bakarsınız. Korku harekete geçmenize engel olur. Bu da olası problemleri büyütür. Sağlıklı düşünemezsiniz, duygularınızla hareket etmeye başlar ve bu da istenmeyen gelişmelerle sonuçlanır. Endişelendiğinizde, o endişe ettiklerinizi bir şekilde hayatınıza çekersiniz. Strese girersiniz ve ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz. Endişe coşkunuzu hapseder, hayatı kendinize zehir edersiniz. Bunun yerine endişe ve korkuyu, geleceğe hazırlanmak için bir itici güce dönüştürün.
Gelecek ya da olabilecekler hakkında endişeleniyor olabilirsin, ama olabilecekleri tekrar tekrar zihninde yaşamanın bir yararı olmayacak. Düşünsel daireler çizmek yerine bir plan yapıp bu planı uygulamaya koyabilirsin, ama sadece oturup endişelenerek, olası karamsar senaryoları zihninde sürekli oynatarak hiçbir yere varamazsın.
Gelecekte olabilecekler hakkında endişelendiğinizde, kendinize 'En kötüsü ne olabilir?' sorusunu sorun. Bunu kabul edin ve bütün gücünüzle durumu iyileştirmeye çalışın.
Geleceğe hazırlanabilmenin en iyi yolu bugünü en iyi şekilde değerlendirmektir.
Hayatımız beklemekle geçer. O ilk bisikletimizin alınmasını bekledik. Yaz tatillerinin gelmesini bekledik. On sekiz yaşında olmayı büyük bir özlemle bekledik. Sevgilimizin olmasını bekledik. Hayat o zaman başlayacaktı. Okulu bitirmeyi bekledik. Böylece para kazanabilecektik. İş bulmayı bekledik. Para kazanmaya başladık. Artık aşık o-lup evlenecek birini beklemeye koyulduk. Tek bekleyen biz değildik. 'Bir evlensen de mürüvvetini görsek.' dedi anne bahalarımız. Derken anne babalarımız torunlarını beklemeye koyuldular. 'E hadi artık, ne zaman torunlarımızı seveceğiz. Ve çocuklarımız olur. 'Şu gece uyanmaları bir kesilse!' 'Çocuklar okula hayırlısıyla bir başlasalardı.' Çocukları evlendirip evden gittiklerinde kendimize zaman ayırabilecektik. Yani hep mutluluğu bekleyerek, yaşamı erteleyerek, yarını bekleyerek hayatımız geçer.
Yaşadığınız günleri dolu dolu yaşayın. Hayattan keyif alıp mutlu olmayı öğrenin. Bunun için bir şeyin olması gerekmez. Hayatta olmanız ve mutlu olmaya karar vermiş olmanız yeterli. Yataktan coşkuyla kalkın. Hayat, yaşadığınız saniyelerin, dakikaların, saatlerin ve günlerin toplamıdır. Hayat, şu yaşadığınız andır, dün yaşadığınız ya da yarın yaşayabileceğiniz bir şey değildir. Bugünü yaşamayı unutmayın. Hayatı beklerken, hayatı ıskalamayın.
Bulunduğunuz anı yaşadığınızda, hayattan daha çok zevk alırsınız. Kendinizi güçlü hissedersiniz, çünkü enerjinizi şu anda var olmayan zaman dilimlerine bölmemiş olursunuz. Bulunduğunuz anı yaşadığınızda, olumsuzlukların gölgesinden kurtulursunuz. Hayatınızdaki telaş yok olur, her şey yerli yerine oturur. Kendinizden uzaklaşmazsınız. Size inanılmaz bir dinginlik ve duruluk verir. Hayatı ve kendinizi daha çok hissedersiniz.
Şimdiyi yaşadığınızda, karşılaştığınız sorunlarla ne yapmanız gerektiği konusunda net bir düşünceniz olur. Hangi adımları atacağınızı bilirsiniz. Plan yapıp kendinizi yaptığınız işe verdiğinizde, sonuçla ilgili bir kaygı taşımadığınızda, her şeyinizi yaptığınız işe akıtırsınız. Muhteşem bir iş çıkarırsınız.
Yarına hazırlanmak için gün be gün sabırla çalışmalısınız. Her günü kendi içinde yaşamalısınız. Doğanın bir ritmi, bir dengesi vardır. Her şeyin bir zamanı vardır. Su topraktan, akarsulardan, göllerden ve denizlerden buharlaşıp gökyüzüne yükselir. Daha sonra yağmur olarak yeryüzüne döner. Hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan yok olmaz. Sadece şekil değiştirir. Sen de geçmişi ve geleceği bugüne taşımadan, bulunduğun anı yaşayıp elinden geleni yaparsan, doğanın kanunu işliyor olacak. Yaptıkların sana daha güzel bir yaşam olarak geri dönecek.
Bundan şüphen olmasın.
13 Haziran 2012 Çarşamba
Tanrı'yla aynı fikirde değilim
İntihar edenlerin
Cehenneme gideceği konusunda.
Kainatın yaratılışına
Katılmaktan bıktığımda ruhum,
İntihar edeceğim bende
Denenmemiş bir yolla.
Nerdeyse bütün akıllı kalpler
İntihar edip siktir çekmiş yeryüzüne.
Ben ateist değilim, babasıymış gibi
Tanrı'ya küsen bir çocuğum.
Eğer Tanrı intihar edenleri ve Nietzsche'yi
Cehenneme gönderirse
Cehennemde yanmayı tercih ederim bende,
Tanrı dürüstlüğü sever.
Tanrı'nın hayal gücünü beğenmiyorum.
Ben Tanrı olsam
Peygamberler göndermez
Direk konuşurdum insanlarla.
Ben Tanrı olsam
Hitler'i iyi kalpli bir Yahudi olmakla cezalandırırdım,
Yahut yetenekli bir yazar yapardım onu.
İçindeki kötülüğü insanlara değil
Tuvallere boşaltırdı
Ben Tanrı olsam
Devletler yok olur
Gül kokulu bireyler var olurdu sadece
Atlar çılgın zamanlar koşardı.
Ben Tanrı olsam
Düşünce gücüyle herkesin
İstediği karakter olmasını sağlardım,
Dünya bir şiirin
Yaratılım sürecine dönüşürdü böylece.
Ben Tanrı olsam intihar ederdim
İnsanlarla birlikte
Acı çekmeyi öğrenemediğim için.
İntihar edenlerin
Cehenneme gideceği konusunda.
Kainatın yaratılışına
Katılmaktan bıktığımda ruhum,
İntihar edeceğim bende
Denenmemiş bir yolla.
Nerdeyse bütün akıllı kalpler
İntihar edip siktir çekmiş yeryüzüne.
Ben ateist değilim, babasıymış gibi
Tanrı'ya küsen bir çocuğum.
Eğer Tanrı intihar edenleri ve Nietzsche'yi
Cehenneme gönderirse
Cehennemde yanmayı tercih ederim bende,
Tanrı dürüstlüğü sever.
Tanrı'nın hayal gücünü beğenmiyorum.
Ben Tanrı olsam
Peygamberler göndermez
Direk konuşurdum insanlarla.
Ben Tanrı olsam
Hitler'i iyi kalpli bir Yahudi olmakla cezalandırırdım,
Yahut yetenekli bir yazar yapardım onu.
İçindeki kötülüğü insanlara değil
Tuvallere boşaltırdı
Ben Tanrı olsam
Devletler yok olur
Gül kokulu bireyler var olurdu sadece
Atlar çılgın zamanlar koşardı.
Ben Tanrı olsam
Düşünce gücüyle herkesin
İstediği karakter olmasını sağlardım,
Dünya bir şiirin
Yaratılım sürecine dönüşürdü böylece.
Ben Tanrı olsam intihar ederdim
İnsanlarla birlikte
Acı çekmeyi öğrenemediğim için.
10 Haziran 2012 Pazar
Bizler
Sizler özel değilsiniz,
Sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan
Kar tanesi de değilsiniz,
Sizler işiniz değilsiniz,
Sizler paranız kadar değilsiniz,
Bindiğiniz araba değilsiniz,
Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz,
Sizler iç çamaşırı değilsiniz,
Sizler her şey gibi çürüyen birer organik maddesiniz...
Bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden yeri geldiğinde dalga geçen yeri geldiğinde gülüp geçen pislikleriyiz.
Sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan
Kar tanesi de değilsiniz,
Sizler işiniz değilsiniz,
Sizler paranız kadar değilsiniz,
Bindiğiniz araba değilsiniz,
Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz,
Sizler iç çamaşırı değilsiniz,
Sizler her şey gibi çürüyen birer organik maddesiniz...
Bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden yeri geldiğinde dalga geçen yeri geldiğinde gülüp geçen pislikleriyiz.
Tarihin Ortanca Çocukları
Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok, ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaş, en büyük buhranımız ; hayatlarımız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)